İstanbul Teknik Üniversite (İTÜ) Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Öğrencisi 17 Yaşındaki Genç Piyanist GÜNEŞ YAKARTEPE, Türk Müziği Eserlerine ‘KOMALI PİYANO’da Hayat Veriyor.
İSTANBUL (AA) Güneş Yakartepe, komalı piyano merakını, eğitimini ve çaldığı enstrümanları AA muhabirine anlattı. Müziğe ilkokul 3. sınıfta flütle başladığını belirten Yakartepe, müziğe ilgisi üzerine ailesinin başka enstrümanlar konusunda da kendisini yönlendirdiğini söyledi.
Yakartepe, özel hocalar sayesinde kısa sürede birçok enstrümanı çalmaya başladığını anlatarak, “Müziğe hobi olarak başladım. Çocuk yaşta olduğum için her enstrümanı oyuncak olarak görüyordum. Derken çaldığım enstrüman sayısı, 11 yaşında 11, 12 yaşında 24, 13 yaşında ise 65 oldu. Piyanoyla bu sayı, 14 Yaşında 95’i buldu” diye konuştu.
Anne, baba ve ablasının mühendis olduğunu aktaran Yakartepe, ailesinin beklentisinin aksine müziğe ilgi duyduğunu kaydetti.
Yakartepe, 6. sınıftayken annesinin aldığı piyanoyu çalmaya başladığını belirterek, “Çok sevdim, derslerden kaçıp piyanoya oturup stres atıyordum. Bu yolda akademik olarak ilerlemek istedim. Konservatuvara hazırlandım. 8. sınıfta Mimar Sinan Güzel Sanatlar Okuluna girerek ortaokul ve liseye burada devam ettim, piyano bölümünden mezun oldum” dedi.
Komalı piyano hakkında da bilgiler veren Yakartepe, şöyle devam etti:
“Normalde her oktavda 12 ses varken, bu piyanonun 1 oktavında 53 sesi ayarlayıp verebiliyorsunuz. Bu piyano elektrikli. Akustik piyanomda daha çok klasik çalışmaları, komalı piyanomda ise Türk ve saray müziği çalışmalarımı seslendiriyorum. Açıkçası bu piyano, Türk müziği için de geliştirilmedi. Yabancı bazı ülkelerin ulusal müziklerinde kullanılmak için ayarlanabilir komalı piyano geliştirmişler. Onlarınki daha matematiksel olduğu için bizim müziğimize uymuyor.”
Yakartepe, ara sesleri bulabilmek için tambur, ney, kaval ve ud gibi enstrümanları kullandığına işaret ederek, bunu yapabilmek için iyi bir kulağa sahip olunması gerektiğini söyledi.
– “Türk müziğinden de piyanodan da vazgeçmem”
Hocasının tespitiyle, 15 bin kişide bir görülen absolut kulağa sahip olduğunu öğrenen Yakartepe, şu şekilde konuştu:
“Piyanoyu ve Türk müziğini çok seviyorum. Dolayısıyla ne piyano için Türk müziğinden vazgeçerim ne de Türk müziği için piyanodan. Böylece ikisini de birleştirdiğimi düşünüyorum. Türk müziği, dipsiz bir kuyu, biraz daha indikçe farklı bir şey keşfediyorsunuz. Türk müziğinin derinine indikçe piyanoyla tam olarak çalamıyorsunuz. Makam ve komaları bilmek gerekiyor. Bunun akustik piyanoyla mümkün olmadığını gördüm. Babam daha sonra yurtdışındaki fuarlarda araştırdı. Japonya’dan komalı piyano getirttik. Bunu öğreneceğim kimse olmadığı için bu beni daha çok araştırarak öğrenmeye yönlendirdi. Çala çala yumuşattım ve daha ruha dokunur hale getirdim.”
Yakartepe, erken yaşlarda çok sayıda enstrüman çalabilmesi hakkında şu değerlendirmelerde bulundu:
“Hepsinden bir şeyler öğrenmeye çalıştım. Bunun bana çok avantajı oldu. Şu an İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarında okuyorum. Düşünün, konservatuvarda bir sürü enstrüman var ve siz bunların birçoğunu çocukluğunuzda denemiş, çalmışsınız. Beste yaparken bu, benim için çok büyük bir avantaj. Batı, Türk müziğini çok sesliliğe uyarlarken, birçok enstrümanı tanımış olmak bu açıdan büyük bir avantaj benim için.”
– “Müzik eğitimi ve enstrümanlara 150 bin dolar harcadık”
Yakartepe’nin babası Mehmet Yakartepe ise enstrümanların ve eğitimlerinin önemli bir bütçe gerektirdiğini söyledi.
Yurtdışındaki fuarları gezerek enstrümanları incelediğini dile getiren baba Yakartepe, “Şu ana kadar yaklaşık 150 bin dolar kadar harcama yaptık. Yurtdışında müzik fuarlarına gittim, müzik aletlerini inceledim. Başta piyano almak istemedim. Ağırlığı 252 kilogram ve fazla yer kaplıyor, 4 kişi yerinden kıpırdatamıyoruz ve 6 ayda bir akort yapmak gerekiyor. Türk müziğine uygun bir enstrüman değil. Annesini kandırmış, piyano aldırmış. Piyano, onun kanı oldu ve iyi de oldu. Biz 95’te bitirdik bu işi.”
Önceleri oğullarının doktor veya mühendis olmasını istediklerini aktaran Yakartepe, “Müziği de hobi olarak yapmasını düşünmüştük. Fakat insan, toprağına döktüğü zaman hiç acımıyor. Oğlum, tasavvuf müziği çaldığı zaman, bir Osmanlı padişahının bestesini veya klasik Türk müziğini çaldığında benim tüm yorgunluğumu alıyor. Sadece klasik müzik çalıyor olsaydı içim buruk kalırdı” ifadelerini kullandı.
Yakartepe, piyanonun normalde Türk musikisine uymadığını belirterek, sanat ve tasavvuf müziğinin bu enstrümanda çalınmasının iyi sonuçlar vermediğini iddia etti.
Komalı piyanoyu uzun araştırmalar sonucunda bulduklarını kaydeden Yakartepe, “Şu an Türk musikisini, Osmanlı musikisini, Sultan 3. Selim’in bestelerini onun tadında, kemençe ve tamburla düet yaparak çalabiliyor. Bunu duyduğumda huzura eriyor ve çok mutlu oluyorum. Atalarımızın, ozanlarımızın müziğini piyanoyla dinlemek, çok harika bir duygu ve her gelen bunu söylüyor. İlk defa Türkiye’de Türk müziğini piyanoya adapte ettik” diye konuştu.
Anne Zerrin Yakartepe de müzik öğrenimi sürecinde oğlunu sürekli desteklediğini vurgulayarak, “Güneş, bu işe emek verdi, çocukluğunu verdi. Bunu bir şekilde aktarması ve sunması, Türk kültürüne hizmet etmesi lazım. Bu birikimini diğer çocuklara aktarması lazım. Şu anda bu konuda çalışma ve projeleri var, piyano ve müzik atölyesi şeklinde. Bunları çocuklara sunacak, belki bu şekilde güzel müzisyenler yetişecek” dedi.
Oğlunun müzik sayesinde Osmanlı tarihine de ilgi duyduğunu anlatan anne Zerrin Yakartepe, arşiv araştırmalarına destek vermek amacıyla kendisinin de Osmanlıca öğrenmeye başladığını kaydetti.